Articles by "inceleme"
inceleme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

 

Yakın zamanda "Netflix bir dizi çöplüğü haline geliyor" fikri kafamda dolaşırken ,kriminal belgeseller dizilere rakip olacak kaliteye ulaşmış düşüncesi artık bu belgesel dizi sayesinde tamamen kafama yerleşti.Evet etkileyici oyunculuk performansları tabiki yok,sonuçta bu bir belgesel ama kurgusu ve şaşırtıcı gerçek hayat hikayeleriyle sürükleyici ve bir biri ardına izlenen bölümler gibi bir durum ortaya çıkıyor.Öyle ki bundan önce izlediğim The Last Narc buna en iyi örnek olarak gösterebilirim.

Bu seferki kriminal belgesel 19 Şubat 2013'te gerçekleşen Elisa Lam'ın kayboluş hikayesi.Merak etmeyin spoiler vermeyeceğim.Ancak kısaca konusundan bahsetmek gerekirse;Los Angeles'a tatil için giden Kanadalı bir turist olan Elisa Lam'ın kötü şöhretli Cecil Hotel'e yerleşmesi ve ardından sırra kadem basması.Bu saatten sonra polisin devreye girerek genç kadını arama çalışmaları ve tabii ki sürpriz bir son.

Crime Scene; The Vanishing At The Cecil Hotel İnceleme

Belgesel diziye başlamamın ilk sebebi kriminal belgesellere olan ilgim.İkincisi ise yapım "Bir Katilin İfadeleri Ted Bundy'nin" yaratıcalarından olması.İlk bölüm aslında basit bir kayboluş hikayesi ve polisin burada devreye girerek genç kadını arama çalışmaları.Delil toplama,araştırma,genç kadına dair bilgiler,video kayıtları vs.Ondan sonraki 3 bölümde ise tempo yavaş yavaş yükselip zirve yapması,son bölümle beraber ise yine yavaş yavaş temponun tadında alçalması,kurgusunun başarısıyla beraber sürükleyici bir hal alıyor.Aslında yapımda en çok dikkat çeken şey yan hikayeler.Birincisi kendilerine internet hafiyeleri diye adlandıran bana göre sözde timsah gözyaşı döken you tuber'lar ve Elisa'nın kaybolduğu Los Angeles şehrindeki otelin bulunduğu bölgenin tarihsel süreci.

Ancak distopik filmlerde görebileceğimiz 1970'lerde başlayan,mahallenin resmen barikatlarla çevrilmesi ve barikatlar arkasında bulunan evsiz,uyuşturucu bağımlısı,akıl hastası ya da katillerin yaşadığı Skid Row bölgesi.Topluma dahil edilmemesi gereken ne kadar kriminal insan varsa bu bölgeye toplanmış,Dolayısıyla Cecil hotelde bir suç mahalli durumuna gelmiş.Öyle ki Night Stalker lakaplı Richard Ramirez bile cinayetlerinin ardından burada konaklamış.İki yan hikaye dedik ama 3.bir hikaye ise internette ki linç kültürü.Bundan nasibini alan death metal sanatçısı Morbid'in maruz kaldığı ve hayatını tamamen etkileyen hüzünlü hikayesi.


Diziadam okuyucuları ne mutlu bize ki bu yayın konuk yazarımız Ceylan Malgıt tarafından kaleme alındı ve beğenilerimize sunuldu.Diziadam sayfamız günden güne gelişip büyürken böyle değerli katkıların olması açıkçası beni fazlasıyla mutlu ediyor.Kendisi,kadınca bakış açısıyla sohbetler mottosuyla kadincha.com sayfasının başarılı sahibesi.Kendisine çok teşekkür ederim...

A Fall From Grace Netflix Film Değerlendirmesi
Son zamanlarda izlediğim en etkileyici film idi.
Neleri konu almamış ki?
Narsistlik,kararlılık,inanç,arkadaşlık...
Sosyoloji okuduğum için bu tarz filmleri resmen hafızama kazıyorum diyebilirim.
Dünya'nın her yerinde böyle mi bilmiyorum ama yalnız kadına;sevgiye aç,zavallı,çaresiz gözlerle bakan öyle adamlar öyle çok ki...Aynı bu filmin sonu gibi aslında bu adamlar er ya da geç kendi çaresizliklerini bölüşüyorlar.

Grace oğlunu evlendirip yalnız kalınca,arkadaşının da baskısıyla gönlüne giren genç adama bir fırsat vermek isterken,hayatının kabusa dönüşebileceğini nereden bilebilirdi ki.
Narsistliğin ince ince ele alındığı filmde,kim bilir kaç kadın kendini bulmuştur.
Diğer bir konu ise,en güvendiğin arkadaşının seni sırtından bıçaklaması.Grace'in yardım istediği en yakın arkadaşı ise bu kabusun ortağı.

Kaybetmiş İyiler Kazanmış Kötüler
Bir de Grace'i mahkemede savunan,henüz mesleğinin baharında genç bir avukat var.İnançlı ve karalı avukat meşleğini kaybetmek uğruna müvekkili Grace'i savunur.
Bir cinayet için bir suçlu aranırken,Grace belkide hayatının en büyük dersini alıyor.Filmin başında herşeyini kaybeden kadın;inancı,iyi niyeti,samimiyeti ile karşısındaki avukatı etkilemeyi başarır.İlk mahkemesine hazırlanan avukatın azmi ile de her şey açığa çıkar.

Gün sonunda kaybetmiş gibi görünen iyiler;kazanmış gibi görünen kötülere karşı galip gelir.
Gangs Of London 23 Nisan 2020'de İngiltere'de Sky Atlantic'te ve A.B.D'de ise Cinemax kanallarında yayınlandıktan,yani 8 bölümlük ilk sezonu geride kaldıktan sonra elimize yeni ve efsane bir yapım daha doğdu diyebilir miyiz? Hem evet hem hayır. 

Gangs Of London şüphesiz aksiyon ve macera türünü sevenler için her bölümde en az bir sahne olacak şekilde yer alan aksiyon sahneleriyle gönülleri fethetti diyebiliriz.Bir Uzakdoğu dövüş sanatı olan Pencat Silat'ı silahlar,dolayısıyla kurşunlar ile yoğuran dizinin yaratıcısı Gareth Evans,Raid ve Raid-Brendal adlı iki filmiyle yeni nesil aksiyon sinemasının başlangıcı olarak değerlendirmek yanlış olmayacak sanırım.
Holywood'da görmeye alıştığımız ve artık modası geçmiş diye nitelendirmenin zamanının geldiğini düşündüğümüz o klişe aksiyon sahnelerini geride bırakıp Bu Gallerli yönetmen ve görüntü yönetmeni,aynı zamanda yazar olan ortağı Matt Flannery'le beraber Gangs Of London nezdinde odaklanmanın zamanı geldi.
Gangs Of London her bölümde yavaş yavaş yükselen gerilimin ve hatta gizemin dışında "Pik yapmadan bırakamayız" anlayışıyla kan,vahşet ve şiddeti iliklerimize kadar yedirmeyi başarıyor.La Casa De Papel'in son sezonundaki silah ve kurşun dolu sahneleri izledikten sonra "Bu kadar kurşundan sonra nasıl ölmez" fikrine asla kapılmadan,olabilirliğini tartışmadan bizleri şiddetin en üst noktasında yapayalnız bırakarak kan basıncımızı ve adrenalimizi kontrol etmekte zorlandığımız bir çaresizlik içinde bırakıyor.Bunu yaparken ise hikayenin anlaşılabilirliğini hiç zora sokmuyor.
Gerilim ve aksiyon dışında hikayede bulunan gizemin ortaya çıkması açısından,izleyicide merak uyandıracak şekilde bir kurguyla,acele etmeden yavaş yavaş ortaya çıkmasını sağlıyor.
Dizinin 5.bölümünde izleyicinin vardığı şiddet ve aksiyon sahnelerinin doyumuyla beraber yavaş yavaş yükselen gerilim İnsan'ın adeta başını döndürüyor.
Gangs Of London Konusu 
Hikaye Wallace ailesinin babalarının,yani Londra'yı yöneten mafya lideri Finn Wallace'ın öldürülmesiyle başlıyor.Bunun anlamı ise şudur Wallace ailesinin emrindeki diğer suç örgütlerinin aralarındaki kurdukları bağ bir kaosa sürüklenecektir.Oğul Sean intikam isteğiyle yanıp tutuşmaktadır.Bu intikam isteği Pakistanlı,Kürt,Arnavut,Afrikalı ve Çingenelerin oluşturduğu suç örgütleri arasında çıkacak olan büyük bir savaşın da ateşleyicisi olur.Wallace ailesinin sallantıda olduğu bu dönemde herkes payına düşeni almanın peşindedir.Ancak ölen babalarının sonradan ortaya çıkacak bir takım sırları vardır.
Dizinin en büyük özelliği ise asla hikayeden kopmadan ama aksiyon sahnelerini de dozunda kullanarak,izleyiciyi merakta bırakıp yapıma sürükleyicilik katması.Aksiyon sahnelerinde boğulmak yerine hikayeyi olabildiğince anlaşılır tutarak olası bir hayal kırıklığı finali yaratmamaya özen gösterilmiş.
Yazının başında efsane bir yapım diyebilir miyiz diye sormuştum.Hem evet hem hayır cevabındaki hayır kısmı maalesef oyuncularla ilgili.Çünkü aksiyon ve gerilim içinde yüzerken oyunculuk performansları vasatın üzerine çıkamamış.Çok önemli hatta hikayenin içindeki başroller izleyiciyi kendine bağlamayı başaramıyor.Bütün bunlar olurken acaba yan karakterlerden çok iyi oyunculuk performansları çıkar mı diye çabalarsanız o da yok.Yaptığı final doyurucu ve 2.sezonu merakla beklenecek yapımlar arasındaki yerini aldı.Modern Peaky Blinders'a hepimize hayırlı olsun.


Killer Raiting's nedir? Nasıl bir belgesel dizidir? Konusu nedir? Nelerden bahsetmektedir? Nereden izleyebilirim?
Killer Raitings 31 Mayıs tarihi itibariyle Netflix dijital platformunda yayına girdi ve yorumlardan yola çıkarak çokca beğenildiğini söyleyebilirim.Brezilya'nın Bandidos Na tv ve Netflix ortak yapımı dizi 2000 yıllarda Brezilya'nın Amazonas eyaletinin Manaus şehrinde yaşananları konu alıyor.Televizyon yapımcısı ve sunucusu Wallace Souza'nın hayatının bir dönemine göz atmış belgesel yapımda yaşananlara tanık olduğunuzda hayrete düşeceksiniz.Belgesel dizi şu anda hali hazırda internette 7 bölümüyle izlenebiliyor. Gelelim konusuna...
KİLLER RAİTİNG KONUSU
Yer Brezilya'nın Amazonas eyaletinin Manaus şehri.Şehir tam anlamıyla uyuşturucu çetelerinin eline geçmiş durumda.Şehirde suç kol geziyor.Bölgeler çeteler tarafından paylaşılmış durumda.Cinayet artık şehrin rutini haline gelmiş.Wallace Souza polislikten ayrılıp televizyon programcılığına merak sarmış ve şehirde oluşan bu suç dalgasıyla ilgili Canal Livre adlı bir program yapmaya karar verir.Amacı suçluları ifşa etmek,suç mağduru ailelere yardım etmek ve bu işlenen suçlara karşı toplumda ve poliste farkındalık yaratmak.Yanına bir kameraman alıp,eski polis avantajını da kullanarak polisle beraber baskınlara katılır aktüel görüntüler çeker,henüz işlenmiş cinayetlerin görüntülerini çekerek programında yayınlar.Program kısa zamanda ses getirir,hatırı sayılır raitinglere ulaşır.İş o kadar fazladır ki yeni muhabirler yeni kameramanlar işe alınır program büyüdükçe büyür.Bununla da yetinmez mağdur ailelere para yardımında bulunur,bedensel engellilere tekerlekli sandalye temin eder,gençlere okuma bursu verir,suçluların yakalanmasında polise yardımcı olur.Bi nevi Brezilya'lıların Müge Anlı'sı olur.Reklamlar,sponsorluklar,programında çeşitli dans gösterileri, parodiler,eğlence,hüzün,dram hepsi bir arada.Wallace Souza büyük bir saygınlığa ve sevgiye haiz olduktan sonra devamını getirir,eyalet milletvekilliğine adaylığını koyar.Tarihin en büyük oy sayısına ulaşır ve Milletvekili seçilir hemde üç dönem.Zamanında erkek kardeşini de uyuşturucu illetinden kaybetmenin vermiş olduğu motivasyonla Meclis'de suç ve suçlulara karşı mücadelesini sürdürür.Tabii program sunuculuğuna da aynı anda devam eder.Günlerden bir gün polis merkezine isimsiz bir ihbar gelir.İhbar uyuşturucu ticareti yapan Moa adlı çete liderinin konumuyla ilgilidir.Polis verilen adrese baskın yapar ve çete liderini kıskıvrak yakalar.İlk ifadesinde Moa hayatının artık tehlikede olduğunu ve gerekli koruma sağlanırsa çete ile ilgili çok önemli bilgiler verebileceğini hatta asıl patronun kim olduğunu anlatacağını söyler.Polis teklifi kabul eder.Moa en büyük patronun aslında WALLACE SOUZA olduğunu ve tüm işlenen cinayetlerin Canal livre adlı programda raitingleri yükseltme amacıyla yapıldığını söyler.Öyle ya işlenen her cinayete ilk olarak Canal Livre muhabirleri ulaşıyordu.Hatta polisden bile önce.Bu bir tesadüfmüydü...
KİLLER RAİTİNGS İNCELEME
Yukarıda okuduğunuz belgesel dizinin konusu 1.bölüme aittir.Asıl her şey Moa'nın ilk ifadesinden sonra başlıyor.Dizinin dili Portekizce.Sık sık gerçek görüntüler eşliğinde olaya muhatap kişilerle birebir yapılan görüşmeler çok akıcı bir şekilde ilerliyor.Tamamen objektif davranılarak her iki tarafa da yer verilmiş ve dinlenmiş.Hiç bir yorum katılmamış.Olay süresince basın-polis teşkilatı ilişkisi gözler önüne serilmiş.Yılan hikayesine dönen tuhaf,içinde kirli siyasetinde olduğu,çok kapsamlı bir bakış açısıyla ortaya çıkan sürükleyici bir belgesel-dizi olmuş.

Gerçekten bir İnsan izlenme oranı yükselsin diye uyuşturucu çeteleriyle iş birliği yapıp cinayetler işletebilir mi? Yoksa Wallace Souza olayı tamamen bir siyasal komplo mu? Buna izledikten sonra siz karar vereceksiniz.Ben kararımı verdim...

Bir Netflix Alman yapımı polisiye gerilim dram dizisiyle beraberiz.Alman devlet kanalı ZDF'den uyarlanmış. 6 bölüm ve her bölümü yaklaşık 55-60 dakika süren bir mini dizi.Geçtiğimiz ay Netflix dijital platformunda yayınlanan dizinin başlıca rolleri Friedericke Becht,Wotan Wilke Möhring ve Ken Duken ait.Yönetmen koltuğunda ise Phillip Kadelbach'ı görüyoruz.
PARFÜM KONUSU NEDİR?
Dizi bir şarkıcının evinde vahşi bir cinayete kurban gitmiş bir halde bulunmasıyla başlıyor.Kadının koku bezlerinin bulunduğu bölgeler kesilerek alınmıştır.Polis müfettişi ve aynı zamanda profil uzmanı olan kadın dedektif elde ettiği ipuçlarından yola çıkar ve bu ipuçları onu yakınlarda bulunan bir yatılı okulda okumuş 5 arkadaşa götürür.Ardı ardına işlenen aynı türden cinayetlerle beraber bu beş arkadaşın çocukluklarından kalma gizemli geçmişleri olayı araştıran dedektifi katili bulma yolunda epey zorlayacaktır.
PARFÜM İNCELEME
Ülkemizde de yayınlanan ve Patrick Suskind'in romanından uyarlanan "Parfüm bir katilin hikayesi" filminden uyarlanan bir dizi olarak lanse edilse de birebir uyarlamadan bahsedilemez.Temel hikaye olan vazgeçilmez bir ten kokusuna sahip olma arzusuyla işlenen cinayetler dışında sorunlu çocukluk yıllarının sonucu olarak cinayet şüphelisi olarak değerlendirilen beş arkadaşın hikayesi dizinin yan hikayesi olarak göze çarpıyor.Ayrıca olayı araştıran profil uzmanı dedektifin koku duyusunun olmaması ve aşk hayatındaki gelgitler dizinin finalinde şaşırtıcı bir sonla bitmesine katkı sunmuş.Bence dizinin en büyük özelliği başarılı bir Alman yapımı olan The Dark'ı izlerken yarattığı bitmek bilmeyen dram ve gizem dakikalarının aynısına sahip olması.Gerilim,gizem ve dram bir an olsun peşinizi bırakmıyor ve bunu yaparken ölçüye çok dikkat edilmiş.İnsanlar koku ile manipüle edilir mi?Kısacası bu türün hayranları için biçilmiş bir kaftan.